JULIAN MAYOR
YANSIMALAR
PİLEVNELİ | YALIKAVAK
Teknolojiyle zanaatın, sanatla tasarımın iç içe geçtiği ve birlikte dönüştüğü günümüzde, sanatçılar da fikirlerini ifade etme ve tekniklerini çeşitlendirme konusunda hiç olmadıkları kadar özgürler. İngiliz sanatçı/tasarımcı Julian Mayor da hem dijital ile analoğun hem de farklı malzemelerle tekniklerin bir aradalığından beslenerek üretimlerine devam ediyor. “Işık ve gölgenin bir formun okunmasına olan etkisiyle, her açıdan ilgi çekici işler yapmakla ve farklı gün ışığı koşullarında ve mevsimler boyunca folyo görevi gören yüzeyler yaratmakla ilgileniyorum” diyen Mayor, sanatla tasarımın arasındaki o esnek çizgide ilerlerken kendisine heyecan veren malzemeleri deneyimleyerek hem uluslararası sergilerde hem de tasarım dünyasında adından sıkça söz ettiriyor.
Mayor, genellikle çelik, aynalı cam gibi endüstriyel malzemelerle üretilen masa, sandalye, raf, sehpa gibi, estetik bir şekilde deforme edilmiş ve hatta origamiye benzeyen yansımalı ev mobilyaları denebilecek tasarım nesneleriyle tanınıyor. Doğa, teknoloji ve el emeğine dayalı tasarım arasındaki bağlantılarla ve zıtlıklarla ilgilenen sanatçının hem güzel sanatlar geçmişi hem de ürün tasarımı alanında uzun yıllar çalışması, böyle bir görsel ve teknik birlikteliğin zemininde yatıyor. Görkemli, anıtsal ama aynı zamanda ulaşılabilir bir sanat üretimiyle izleyiciyi çevresiyle etkileşime geçirecek görsel bir diyaloğa dahil etmek isteyen sanatçının ilham kaynağını ise renkler, çizgiler ve yansımalar oluşturuyor.
Bilgisayardan Atölyeye: Üretim Aşamaları
Julian Mayor’un kaynaklı sacdan ürettiği heykelsi çalışmalarına, yüksek teknolojili tasarım süreçleri kullanılır. Eserleri oluşturan her bir parça, dijital ortamda oluşturulduktan sonra sanatçının atölyesinde elle inşa edilir. Bilgisayar üretimi olan bir parçanın genel hissiyatı somutlaştıktan sonra, yüzeylerin daha dokunsal bir hissini elde etmek üzere öncelikle kartondan hızlı bir model yapılır ve sonrasında ölçekli bir model üretilir. Bu çalışmalar, sanatçının imzasını taşıyacak şekilde, genellikle karmaşık geometrilere sahiptirler ve bu metal ölçekli model, Mayor’un parçaların birbirine uyumunu tek tek geliştirmesine ve farklı malzemelerin ve yüzey işlemlerinin görünümü ve hissiyatı nasıl etkilediğini denemesine olanak tanır. Bir parça son haline yaklaştığında ise metal lazer kullanılarak hassas bir şekilde kesilir ve ardından atölyede üç boyutlu origami gibi katlanarak birbirine tutturulur. Bu aşamada yapılar sert geometrik yüzeylere sahiptir, ancak sonra tüm parçaların elle birbirine kaynaklandığı son aşama gelir. Kaynak işlemi metal yüzeyleri yumuşatarak bozar; yüzeylerde ışık havuzları oluşturarak su üzerinde ayın yansıması gibi bir etki yaratır. Kaynakların dikişlerinin tamamlanmadan bırakılmasıysa izleyicinin kaynak zanaatına doğrudan tanıklık etmesini sağlar.
Teknolojiyi kullanmanın getirdiği sonsuz olasılığın yanı sıra el yapımı nesnelerin sadeliği ve bireyselliğinden ilham alan sanatçı; “Çalışmalarımın yüksek teknoloji hissine sahip olmasını seviyorum, ama aynı zamanda bir zanaat unsuru da var. Yakından bakarsanız her bir parçanın yapım hikâyesi üzerinde yazılıdır” sözleriyle bunu ifade eder. Bilgisayar ve lazer kesim gibi teknolojilerin çalışmalarını şekillendirmeye yardımcı olduğunu düşünen Mayor, malzeme ve tekniği yönlendirdiği gibi onların da kendisini yönlendirmesine izin vererek getirdikleri kısıtlama ve sınırların, geliştirdiği formlara dahil olması için çalışır. Ahşap, fiberglas veya metal; her malzemenin getirdiği zorluklar birbirinden farklıdır ancak Mayor, hepsiyle çalışmaktan ayrı keyif alır. Son dönemlerde daha çok renkli ayna cilalı paslanmaz çelikle çalışmasını ise onun getirdiği anlık heyecana ve merakına bağlamaktadır.
Zıtlıkların Uyumu: Ağır ve Hafif, Mükemmel ve Kusurlu
Sanatçının çeşit çeşit mobilyası ve dekorasyon nesnesi, reflektif yüzeyleriyle izleyiciyi estetik olarak çeken, göz kamaştırıcı bir etkiye sahiptir. Üstelik bu parçalar her ne kadar ağır olsalar da kütlesel bir yoğunluk hissi vermeden, daha şeffaf, hafif bir görünümde olmalarıyla hassas bir kontrast yaratırlar. Yansıtıcı parçalar ise özellikle açık havada kaldıklarında mevsimler boyunca başkalaşıma uğrar, renkleri ve yansıttıkları değişir, gün boyunca ışıklarla oyun oynayarak içinde oldukları çevreye, mekâna yeni bir boyut katarak entegre olurlar. “Her zaman bir yandan görsel olarak dinamik ve bilgisayar üretimi temasını, diğer yandan da hafiflik ve zanaat temalarını korumaya çalışırım” diyen Mayor, eserlerindeki bu zıtlığa dayalı ifade biçimlerini görsel düzlemde başarıyla vurgular. Üretilen parçaların farklı mekânlarda, farklı uzaklıklardan ve ölçeklerden algılanması, izleyici için önemli bir görsel dinamizm yaratır; uzaktan bakıldığında her birinin piksellerden oluşmuş izlenimi yaratan, bilgisayarla planlanmış düzlemlerinin geometrik hissi daha belirginken, yaklaştıkça boyayı, fırça darbelerini ve bütünü oluşturmak için bir araya gelen tüm parçaların kaynak çizgilerini, parçanın yapımında harcanan gerçek zanaatı hatırlatan detaylar görünür hâle gelir. Bu kombinasyon ve gerilim, sanatçının çalışmalarının en önemli özelliğidir ve her bir nesneyle durmak istediği yer rasyonel, bilgisayar tarafından yönlendirilen tarafla sanat odaklı, serbest bir elin hareketi arasındaki o geçiş alanıdır. Bilimsel yöntemlerle zanaatın ve sanatın esnek doğasını birleştiren sanatçının ürettiği mobilyaların çizim aşamasında ise genellikle insan figürleri kullanılır; böylece boyut ve orantıda değişiklikler yapmak bedenle ilişkili olarak düşünülebilir veya görüş çizgileriyle oynamak, bir tasarım nesnesi veya heykel parçasının izleyicinin etrafında yürüdüğü sırada görsel bir hikâye anlatmasında etkili olabilir. Bunun yanı sıra sanatçı, örneğin Lunar alçak masa veya Parallax masa ve sandalyeler gibi işlerinde, maskülen ve feminen estetiği bir araya getirerek yapıların keskin vektörel açılarının yansıtıcı metalik yüzeylerin akışkanlığıyla tezat oluşturmasına imkân verir.