Tarık Töre
Aşağılama
6 Mart - 6 Nisan 2024
PİLEVNELİ | Dolapdere
PİLEVNELİ, Tarık Töre'nin "Aşağılama" adlı yeni kişisel sergisine 6 Mart – 6 Nisan 2024 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Genellikle aynı yüzeyde buluşan çizimler, imgeler, semboller, logo ve yazılar aracılığıyla parçalardan bütüncül kompozisyonlara ulaşan sanatçı, mizah ve ironiyle yüklü eleştirel bir yaklaşımı benimsiyor. Kimi zaman bir renk ve görüntü cümbüşü yaratan, kimi zaman sadeleşerek belli renk alanları denemelerine doğru yaklaşan eserleriyle Töre, günümüz dünyasındaki imge bombardımanını, sınırları, değişen çevremizi ve özellikle kendi jenerasyonunun da hâkim olduğu popüler kültüre dair belli kesitleri yakalıyor. Bu kez resimlerinin yanı sıra bir mekân enstalasyonu da gerçekleştiren Töre, yıllar boyunca kullanılmış ve klişeleşmiş, artık değersiz sayılabilecek imgelerin yeni bir kurguda üreteceği anlamları sorgularken, mekânda yarattığı yapay doğayla da izleyicilerin ortama nasıl yaklaşacaklarını ve bu suni dünyayla nasıl entegre olacaklarını gözlemliyor. Çok renkli, plastik görünümüyle öne çıkan çocuksu bir ifade dünyasını yansıtan resimlerle birlikte bu kurgu, artık yapay dünyaları tercih eden ve kendini dar alanlara sıkıştıran günümüz bireyinin sınırlı, kalıplaşmış ve giderek doğal çevresinden kopan hayatını sorgulamak için de bir aracı oluyor.
Eserlerinde çoğunlukla pop kültüre ait sembollerin yanı sıra sanat tarihinden sahneleri kullanarak zihnin ve kolektif hafızanın yapısını araştıran Töre, kompozisyonlarında yaşadığı çağın hafızasını ironiye dayanan bir ifade biçimiyle aktarıyor. “Aşağılama” adlı yeni sergisiyse, Pilevneli’nin iki katına yayılan bir mekân düzenlemesi ve bir resim grubundan oluşuyor. Giriş katındaki yerleştirmede yapay ve plastik bir etkiyi gözeten sanatçı, suni çimler, ağaçlar ve çiçeklerle, kamp sandalyeleri ve hatta çöplerle tamamen yapay bir park ortamı yaratıyor. İnsanın doğayla ilişkisinin yüzyıllar içindeki değişiminin sonucunda sanat üretiminde de doğayla ilişkisi değişen sanatçının ve izleyicinin konumunu sorgulayan bu yerleştirmeye, bir ekran aracılığıyla yansıtılan güneşin doğuşu ve batışı, yine tamamen yapay ama tanıdık bir kurguyla birlikte eşlik ediyor. Kitsch tanımının ve imgelerin zaman içinde değişen, yeniden üretilen veya klişeleşen anlamları üzerine sıkça düşünen ve bu doğrultuda üreten sanatçı, yarattığı bu suni park (yapay doğa) ve içindeki her bir eleman aracılığıyla içinde bulunduğumuz ve kendi yaratımımız olan “yapay cennetleri”, kendimizi sınırladığımız, estetik değeri giderek basitleşen ancak alışılagelen ortamları da sorguluyor. Peki, bir galeriye girdiğimizde, yıllardır bahsi geçen “beyaz küp” estetiğinden sıyrılıp, dışarıda bulabileceğimiz ancak bu mekân içine, beyaz küpün ve yapay ışıkların arasına yerleştirilen suni çimlerden, ağaç ve çiçeklerden oluşan, bize tanıdık gelen ama son derece sahte bir kurgu olduğunu bildiğimiz bir parktan ne bekleyebiliriz? O çimlere oturur muyuz, çöpleri toplar mıyız veya çevremizde gördüğümüz detaylara, bir kamerayla izlenen ve galeri olduğunu bildiğimiz bir alanda nasıl yaklaşırız? Bedenimizi böyle estetik, çekici, renkli ancak rahatsız bir ortamda nasıl konumlar, etrafımıza karşı nasıl bir sorumluluk hissederiz? Sanatçı, bu soruların cevaplarını doğrudan değil dolaylı şekilde arasa da bir mekân aracılığıyla sorular sormayı, gözlem yapmayı, duvarlara yalnızca eserler asmak yerine boyutlu bir atmosfer yaratmayı hem kendi üretim pratiği hem de izleyici deneyimi açısından önemsiyor. Bir alt katta ise Töre’nin plastik etkileri ve renkçi tavrıyla öne çıkan son dönem resimleri yer alıyor. Son derece yoğun dokulu, sticker (çıkartma) estetiğiyle dikkat çeken küçük kompozisyonlarda yine yapaylığın her yönüyle belirgin olduğunu söylemek mümkün.
“Çıkartmalarla ilgili en sevdiğim şey, basit bir grafik ya da tasarımın, toplumun bilinçaltına girip önümüzdeki on ya da yirmi yıl boyunca görsel zeitgeist’in bir parçası hâline gelebileceğini göstermeleridir”[1] diyor DB Burkman. Gerçekten de hayatımızın içinde yer eden, yıllar içinde basit ve pratik bir araç olarak, özellikle markalaşma ve tüketim ekonomisinin parçası olan, kolay bulunan ve kullanılan imgeler bunlar. Giderek eskise de popülaritesini kaybetse de kendini farklı şekilde aktarma yolları bulan, sosyal kültürde her zaman bir etkisi ve bilinirliği olan basit görüntüler. İster bir markanın logosu ister telefon ve mesajlaşma kültüründeki emojiler ve stickerlar olsun, ister 90’ların yapıştırma defterleri ve ikonik imgeleri olsun her dönem bir şekilde var olmaya devam ettikleri aşikâr. Sanatçının benzer boyutlardaki çok renkli ve dokulu resimlerinde, çocuksu ve bir yandan hafif de rahatsız edici hatta ürpertici şekilde karşımıza çıkan kelebekler, gülen suratlar, yıldızlar, kimsenin çocuk gibi mutlu olma imkânının bulunmadığı bu dünyada, “yetişkin” olarak addedilen bir sanatçının elinden çıkıp bir sergide buluştuğunda, o yapay dünyanın rahatsız edici coşkusundan çıkıp irite olmaya doğru yönlendiriyor. Yıllardır alışık olduğumuz son derece sıradan, hiçbir özelliği olmayan ve hatta artık eskimiş bir estetik olarak nitelendirilen imgelerden yeni bir şey yaratma hissiyle yeni sahneler üreten Töre, akriliği plastik bir malzemeye dönüştürerek içinde yaşadığı ortama, semte, jenerasyonuna, tanıdık olan, hızla akan görüntü bombardımanları ve tasarım dünyalarının basitliğine de atıfta bulunuyor. Bu kutu gibi, küçük ve kendi alanları içinde sahte dünyalardan fışkıran resimlerin yanı sıra, aynı alanda duvardaki tuğla kompozisyonları ve renk alanlarından oluşan, farklı boyutta kutu benzeri sınırlar ve çizgilerle, belli ritmik tekrarlarla bir alan yaratan eserler yer alıyor.
Son dönem çalışmalarında yine sadeleşerek özellikle renklere ve dokulara odaklanmaya başlayan sanatçı, sadeleşme sürecinde Stanley Whitney adlı sanatçının yöntemini ele alarak bir yol haritası gibi kullanıyor ve daha sonra renkleri bloklar hâlinde yan yana renkleri koyduğu bu yeni ifade biçimini, kendi kompozisyonlarına ve diline yaklaştırmaya başlıyor. Yüzeyde yine parçaları kullanarak figürler yerine renklerin kendi aralarındaki ilişkilerine, ritmine, boşluğu ve doluluğuna odaklanarak resmi kendi içinde taşıdığı potansiyelle adeta baş başa bırakıyor. Bu renk blokları, her zaman figürlere arka plan olmaya da açık, çeşitli katmanlarla yeni formlara dönüşmeye de. Ancak Töre, izleyicisinin algısına ve yaratıcılığına alan açarak tüm olasılıkları resminin üzerinde bırakıyor. Renk ve kutu formülüyle sadeleşerek resim yapma sürecini ön plana çıkaran sanatçı, renk alanı resimleriyle tanınan Stanley Whitney, Mark Rothko, Barnett Newman, Paul Klee gibi sanatçılarla da zamanlar arası bir diyalog kuruyor.
Aşağılama, 6 Nisan 2024 tarihine kadar salı – cuma günleri 10:00 – 18:00 saatleri arasında, cumartesi günleriyse 11:00 – 18:00 saatleri arasında PİLEVNELİ’de görülebilir.
Aşağılama, Zuhal Müzik markasının destekleriyle gerçekleştirilmiştir.
Metin: Gizem Gedik
[1] DB Burkeman & M. LoCascio (Authors), S. Fairey & C. McCormick (Contributors). Stickers: Stuck-Up Piece of Crap: From Punk Rock to Contemporary Art, Rizzoli, 2010